5 Nisan 2019 Cuma

Bülten ATAÇ
Jandarma istihbarat kıdemli Binbaşı.
Strateji Geliştirme ve Güvenlik Uzmanı.
Marmara üniversitesi basın yayın yüksek okulu istihbarat bölümünden 1983 yılında mezun oldu.
2 Yıl Psikiyatri dalında staj yaparak Psikiyatri uzmanı unvanı aldı. 1985 Yılında Genel Kurmay Başkanlığı Harp Dairesi Terör Anti Terör Narkotik önleme birimi operasyonlar komutanlığında
Teğmen olarak göreve başladı. Ekibi ile yurt içi ve yurt dışında yaptığı başarılı operasyonlar neticesinde, MİT’in orta Asya pasifik bölgeler komutanlığına atanarak, Levent ERSÖZ Paşanın komutasındaki ekipte göreve başladı. Yarbay Kâşif KOZİNOĞLU’nun Komutasında Afganistan da görev yaptığı 1998 yılında bilinmeyen bir neden ile dönemin TÜRK BARIŞ Gücü Komutanlığını yapan Çevik BİR Paşayı TÜRK BARIŞ gücü karargâhında ani bir hareket ile yere yatırıp kafasına UZİ Marka silahı dayayıp fakat öldüremeyen ve The Times gazetesinden Janice TURNER’in  ‘’İSLAM ve TÜRKİYE deki BÜYÜK TÜRBAN SAVAŞI’’ İncelemesinde verdiği Röportajda Çevik BİR için O Paşadan nefret ediyorum, VATAN HAİNİ Şerefsiz bir komutandır öldüremedim sözleri ile kamuoyu gündemine geldi.Bu girişim Batı Çalışma Grup’una karşı yapılan bir gözdağı mesajı olarak algılansa da bu olay üzerine fazla yorum yapılmadan kapatılması ile gizemini korumuştur.


3 Mayıs 2015 Pazar

KURTLAR VADİSİ ERGENEKON'DUR.‏
TÜRK'ÜN KİMLİĞİ= Türk ismi tarihte, bu biçim ile ilkin 551'de Büyük Türk Hakanlığını (Gök Türkler)kuran bir kabilenin adı olarak görülür. Çin ve Moğol kaynaklarında, devlet kurucu Bumin Kağan ile kardeşi İstemi Han'ın çıktığı kabile ve onun çevresindeki toplum Türk olarak adlandırılır. Moğolca Türküt, Türkler demektir. Çinliler de aynı topluma Tu-kie demektedir. Buna ilişkin bilgiler büyük Sovyet tarihçisi Prof. L.N. Gumilev’in "Eski Türkler "adlı kitabında ayrıntısıyla verilmektedir... Prof. Gumilev Hun Türkeri'nin kalıntılarını da kullanarak bir imparatorluk yaratan Türk kabilesini Çinlilerin "A-shih-na" diye adlandırdığını ortaya koyuyor. A-shih-na AÇİNA/AŞİNA diye okunur. Açına Çince "ASİL KURT"demektir..Yani Büyük Türk hakanlığını kuran boy, AÇİNA, yani ASİL KURT adı ile anılmaktadır. Daha sonra Çin’le Türklerin savaşında, Çinliler Türker’e saldırırken, askere "KURTLARI öldürün !" diye komut vermektedirler. Açına boyu, Hun devletinin yıkılışından sonra, 438 dolayında Çin'in batısından kaçmış ve Gabi Çölü'nü güney ucundan geçerek Altay Dağları’nın güney eteklerine yerleşmiştir.Bunların sığındıkları bölge "ERGENEKON" adı ile anılmaktadır ve anlamı da Yüksek Yamaç'tır.500 çadırlık bir boy olan Açinaların, Orta Asya göçebe kabileleri arasında demiri işleyen ilk kabile olmasıdır. Hayatın ve savaşın temeli olan demir işletmesi ve endüstrisi, Açinaların Altay'dan Urallara kadar saçılmış olan Türk dili kabileler üstünde egemenliklerini yaratmıştır.  Çünkü o dönemin teknolojik üstünlüğü, demiri, işleme ile ortaya çıkmıştır. Yapılan kazılarda elde edilen demir eşyalar; Açına ustalarının, demiri, bugün çok yüksek ısıda elde edilen kaliteli demir kadar üstün biçimde elde ettiklerini ortaya koymaktadır. İşte Türklerin Mançurya'dan tutun da Fransa'ya kadar uzanan Kuzey Avrasya bozkırlarına yüzlerce yıl egemen olmalarının sırrı bu teknolojik üstünlükle mümkün olmuştur. Bu satırların yazarı da, demirci Türkmenlerin Anadolu'da bu işi sürdüren torunlarından İsmail Usta’nın torunudur. Dedem İsmail usta da demiri, hamur gibi işler, ondan kilitten baltaya, sacayağından çıngırağa, pulluk demirinden çakmağa, maşadan küreğe kadar aklınıza ne gelirse her şeyi yapardı. Bu da AÇİNA, yani ASİL KURT soyunun ana mesleği idi. Kurt, kurucu ve kutsal sembol olarak, Türk ordularının tuğlarında altından yapılmış alem olarak doğudan batıya taşınmıştır. KÖKTÜRK imparatorluğu dediğimiz AÇİNA İmparatorluğu'nun Hunlardan sonra İstemi Kağan'ın ordularının gücüyle yeniden Kuzey Karadeniz’e kadar yayıldığını biliyoruz.Batı Türk Hakanlığı içindeki Türk boyları da savaşta kurt gibi ulurlardı. Büyük Macar Türkolog’un Rasonyi, Türk boyu Kumanlar üzerine yaptığı incelemede; bu Türk kabilesinin Macaristan bölgesinde düşmana saldırırken kurtlar gibi uluduklarını sık sık vurgular. Bu gün, Kurtlar Vadisi, halk tabakaları arasında merak uyandırıyor ise ismindeki bu tarihsel büyüden de ayrı bir çekim yaratmaktadır. Kurt ve Ergenekon kavramını sadece MİLLİYETCİLİK/IRKCILIK gibi göstermeye uğraşanlar; her milletin kendi kökleri ile sürekli bir alışveriş içinde olduğunu bilmeyen sosyoloji cahilidirler. Sosyal psikoloji ve genetik ilişkilerini dikkatlice araştıranlar; bu milletin büyük değişim geçirmesine karşın, Kökenine derinden ve görünmez güçlü bağlarla bağlı olduğunu anlar. Bunu anladığımız zaman; Türkiye’deki siyaset ve kültür tartışmaları da daha akılcı, verimli hale gelir. Gazetelerde köşe kapatanlara ve televizyonda ahkâm kesenlere tavsiyem şudur; Önce şu milletin tarihini iyi öğrenin ondan sonra yazın; konuşun sevgi ile kalın...
Bülten ATAÇ
Strateji Geliştirme ve Güvenlik uzmanı
                      

AMERİKAN MİSYONERLİĞİ ÇERÇEVESİNDE TALAS AMERİKAN HASTANESİ
1854 yılında Kayseri'de ilk Amerikan Misyon Merkezi kurulduktan sonra, Kayseri ve çevresi Amerikalı misyonerler tarafından her yönü ile iyice tetkik edilmiştir. Bu inceleme sonucunda Talas misyoner faaliyetleri için en uygun yer olarak belirlenip 1870 yılında buraya bir uç istasyon kurulmasına karar verilmiştir.
Talas misyonu. Kayseri misyonuna bağlı olarak ilk defa 1870 yılında uç istasyon olarak kurulmuş ise de zamanla merkez istasyon konumuna gelmiştir Hatta Kayseri misyonu zaman içerisinde Talas
misyonu ile bütünleşmiş ve ana merkez Talas misyonu olmuştur 1914 yılında Kayseri misyonu,
I. Dünya Savaşa­nın başlaması ile birlikte Osmanlı Devleti tarafından kapatılmış olup,
Cumhuriyet döneminde bir daha Kayserinin hiçbir yerinde misyon açılmamış ve faaliyet göstermemiştir.
Sadece Talas misyonu 1927de yeniden faaliyete geçerek eğitim ve sağlık alanında faaliyetine
1972 yılı sonuna kadar devam etmiştir.1888 yılında Yukarı Talas'ta faaliyete geçen Amerikan Kız Okulu'nun yanında 1890 yılında ilk hastane hizmetleri verilmeye başlanmıştır.
Amerikan BO­ARD misyonerleri l882'de Aşağı Talas'ta da Yukarı Talas'ta okul açıp kendi amaç
ve programları çerçevesinde eğitim yapmaya başlayınca, hem yöredeki sağlık kuruluşlarının yetersizliği sebebi ile yerli halkın bu ihtiyaçlarını karşılamak, hem de kendilerine karşı yerli halkın sempatisini kazanmak amacı ile sağlık faaliyetleri ne giriştiler.
Aslında misyoner okullarının faaliyetleri arasında sağlık hizmetleri daim bulunmuştur.
Amerikan Misyonerliği konusunda geniş araştırmaları olan Uygur Kocabaş oğlu bu misyoner okullarının sağlık hizmetleri hakkında şöyle demektedir.
Hazret i İsa’nın kendisi Tanrısal Gücünün bir Kısmını hastaları iyileştir­mekte kullandığına göre,
tıbbi yardım ve bakımın misyoner faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası olması doğaldır.
Dolayısı ile misyoner faaliyetler inin başladığı yerde bu alandaki çalışmalarda başlar.
Osmanlı topraklarında boy gösteren ilk misyoner hekim 1833 yılında Bey-rujdan gelen Dr. Asa Dodge olmuştur Bir yıl sonra Kudüs'e geçen Dr. Dodge tifüse yakalanarak 1835 yılında bu kutsal topraklarında ölmüştür. İzleyen yıllarda da Dr. ComeliusVon Dyke (1840) Dr Azariah Smith (1843) Dr. Asakel Frant, Dr. Henry Lobdel ve Dr. Feorge Part. Gibi hekimler Osmanlı ülkesinin çeşitli yerlerinde gezici hekimlik yapmışlardı.Ancak tıbbi bakım ve yardım konusundaki sistemli çalışmalar hekim kaynağını yetiştirecek düzen kurulana Kadar ertelenmiş ve 1880’lerden itibaren hız kazanmıştır. Zaman içerisinde Anadolu'daki belli başlı misyoner istasyonları doktor klinik ve hastane ile donatılmıştır.Osmanlı Amerikan BOARD'A bağlı ilk misyoner hastaneleri GaziAntep, Talas (KAYSERİ ). Mardin ve Van'da kurulmuştur. Daha sonra İstanbul, Merzifon. Sivas. Harput ve Diyarba­kır'da da birer hastane açılmıştır. Tıbbi tedavi ve bakım konusundaki çalışmalara 1880’lerden itibaren hız verilmiş olması, kiliseleri, okulları ve matbaasıyla bir hayli yaygınlık ve yoğunluk kazanmış olan misyoner faaliyetlerine hem halkın, hem de yönetimin gözünde sempati kazandırmanın yanı sıra, kendi çalışmalarına da taze kan pompalanmıştır. Bu tür hastane ve dispanserlere gayrimüslim ahalinin yanı sıra Müslüman ahalinin de başvuruyor olması ve o tarihlerde Anadolu'da sağlık hizmetlerinin son derece yetersiz oluşu Bab-ı Ali’nin de bu işe hoşgörü ile bakmasına yol açmış olabilir. Talas’da ki misyoner kliniği 1887de faaliyetine başladı Bu hastane önceleri sadece başta Ermeniler olmak üzere, Rumlara ve okul öğrencilerine hizmet veriyor olmasına rağmen yörede Müslümanlara hizmet veren başka sağlık Kuru­luşu olmadığından Türk hastalar da artan oranlarda bu hastaneye müracaat etmeye başladılar Nitekim Talas’da ki bu klinikte 1887’de1200. 1889'da 4236. 1892 yılında 5714 hastaya bakılmıştır.
1900 yılında 729 hastaya bakılmış ve verilen bu hizmetlerden dolayı yapılan masrafların yaklaşık dörtte üçü (3/4) hastalardan tahsil edilmiştir.
1887 de Talas’da başlayan klinik hizmetleri 1890 yılında1890 yılında misyoner Doktor William Dodd tarafından geliştirilip bir hastane haline sokulmuştur. Hastanenin asıl kurucusu olan Dr William S Dodd'ın oğlu olan ve 1930'dan sonra da hastanenin başhekim ve sorumlusu olan Dr. Dodd’ım 1930
yılında kaleme aldığı ''General Report'' "( Genel Rapor)'dan hem Hastanenin tarihi, hem de yaptığı sağlık faaliyetleri hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmaktayız.Talan’daki Amerikan BOARD Hastanesi Anadolu'nun kalbinde ümit verici bir yılı daha geride bıraktı Allı aylık bir aradan sonra hastane 7 Ocak 1930'da yeniden hizmete açıldı. Hastane bu bölge halkına daha iyi hizmet verebilmek ümidi ile yeni bir yıla daha giriyor. Tıbbi çalışmalar ilk olarak babam Dr William S. Dodd tarafından 1890 yı­lında başlatıldı. Onun yönetimi atında 1911 yılına kadar devam etti 1911'den 1930'a kadar hastane bir kaç kez el değiştirdi ve birkaç yılda Türklerin kontrolünde idi.
Daha sonra BOARD’A tekrar iade edildi ve Dr Clark'ın yönetiminde devam etti Dr Clark bir yıl önce memlekete gidince hastane benim sorumluluğuma geçti.Babam tarafından başlatılan bir işi yüklenmek ve onun tohumlarını ektiği,hastı almak benim için tabii olarak büyük bir mutluluk idi, Kliniğe gelenlerin hemen hemen hepsi,. Ya onun şöhretini duymuşu, ya da onu şahsen
tanıyordu. Çoğu daha Önce babam tarafından tedavi edilmiş hastalardı. Yıllar önce babam tarafın­dan ameliyat edilmiş hastalardan iki tanesini ameliyat etmek bahtiyarlığına ulaş­tım Onun büyüklüğü ve harikulade şefkati efsaneleşerek birçokları tarafından bana anlatılıyordu.
Onun neler yaptığını adeta her gün yeniden yaşıyorum.Mevcut hasta hane eski bir ikametgâh olup ideal olmaktan çok uzak Ba­bam tarafından yapılan güzel bina birkaç yıl önce tamamen yandı.  Şimdi Kız; Okulu'nun boş binalarından birini kullanmamız için BOARD’IN bize müsaade ede­ceğini umuyoruz. Kız Okulu'nun bu güzel boş binasını 10000 dolarlık bir harcama ile 25 yataklı kalıcı bir hasta ne olarak tanzim edebiliriz Tanzim işini bu yaz yap­mayı umuyoruz Şu anda hastanenin kasasında birçok yerden temin edilen 30.000 dolar mevcut, bunun üçte birini bağışlar için tutacağız. Üçte birini daha sonraki gelişmelere ayırıyoruz, geriye kalan üçte biri ile de yeni binanın tanzimi ve gerekli ekipmanların temini için kullanacağız zaruri ihtiyaçlar için hu miktar yeterli olacak.
Başlangıçta kliniğe gelen hasta sayısı pek önemli olmamakla beraber, zaman geç tikçe bir doktor için çok fazla sayılacak mertebelere ulaştı Benim günlük programım şöyle özetlenebilir.
Hastanede sabah kontroller, pansumanlara refakat v.s. (hastaların çoğunluğu cerrahi) saat 9.00'dan 13.00'e kadar günlük kilinik. Günde 20–60 hasta. Ortalama 30–40 hasta. Öğle yemeğimden sonra bakıl­mayan hasta kalmışsa onlara bakarım. Hasta kalmamışsa, kasabadan veya civar köylerden çağrılmış sam o hastalara giderim Geçen yaz hastane bir otomobil te­darik ettikten sonra civar köylerdeki hasta ziyaretleri epeyce arttı.Bazı öyle vakalar var ki yazmaya değer. Yaşlı bir hoca (dindar öğretmen) fıtık ameliyatı olmak için bize geldi. Kendisine, günde beş kez yataktan kalkmasını gerekirse, iki hafta namaz kılmayacağı anlatıldığında zihni karıştı, ameliyat lokal anestezi ile yapıldığından operasyon devam ederken konuyu tartışıyorduk. Eğer yatağının yanına biraz toprak konulursa yataktan kalkmadan beş vakit namazını kılabileceğini söyledi. Bütün ameliyatlara katılan Dr. Osman Bey hastane­de hiç pislik olmayacağından başka bir hal çaresi düşünmesini söyledi.
Sonunda hoca,Ailesinden iki kişinin evde olduklarını ve onların kendisi için namaz kılabileceğine karar verdi Hoca en iyi davranan hastalarımızdan bir oldu.
Hastane açılmadan Önce bizim klinik hastalarımızdan bir kadın vardı.
Kliniğe patlamış bir çıbanı olan çocuğunu getirdi Çıban epeyce ciddi görünüyordu.
Her gün sabahın erken saatlerinde köyünden yaya olarak ayrılıyordu Üstelik
çocuğunu da kendi taşıyordu Klinikte işi bitence yine yaya olarak köyüne dönüyordu.
Köyüne akşam karanlığında ancak yetişebiliyordu. Sadece öğle vakti çocuğu klinikte tedavi
görürken kendisi dinleniyordu. Başka bir klinik hastamız bütün ciddiyeti ile gelerek tavuklarını yumurtlatmak için hap (ilaç)istedi.Talas Amerikan Okulları Talas’da eğitim ve öğretim yapan okullardan en eskilerinden biri de Amerikan misyonerlerinin azınlıkların eğitimi ve kendi gizli amaçları için kurmuş oldukları. Amerikan okullarıdır. Bu okullar ile ilgili olarak birçok
eser ve yazılmış ve birçok çalışmalar yapılmıştır.
Kayseri’ye ilk Amerikan misyonerleri 1854 yılında gelmişlerdir. Kayseri ve başta Talas olmak üzere çevrede bir proteston kiliseler ve ilk orta dereceli okullar ağı oluşturmuşlardır.
19. yy.ın sonlarında ve 20-yy.ın başlarında Kayseri ve civarında iki bine yakın öğrencisiyle kırk dört okul faaliyet göstermekteydi.Talas’da açılan ilk Amerikan Okulu 1871 tarihinde açılan Amerikan Kız Okulu'dur. 1889 tarihinde Amerikalı Mr. Henry Winget Aşağı Talas'da orta derecede bir erkek okulu açmıştır. Yine 1889 senesinde Yukarı Talas'da Paşanın Konağı namı ile bilinen binada kız mektebi açılmıştır. 1893 yılında Henry K.Winget Talas Erkek Okulu'nu yönetmek ve daha büyük bir bina yaptırmak Üzere Merzifon'dan Talas'a tayin edilmiştir. 1899 yılında Talas'a uğrayarak Amerikalı misyonerlere Misafir olan Roman Oberhummer ve Heinrich Zimmerer adlı iki Alman Talas'daki Amerikan okullarında gördüklerini şöyle anlatmaktadır:Talas'daki yatılı kız okulu çok güzel inşa edilmiş dört bina, bir ahır ve bahçeden oluşuyordu. Okulda çeşitli mezheplere mensup 60 Hristiyan kız örgenim görüyor ve öğrencilerin bütün ihtiyaçları buradan karşılanıyordu.
Ayrıca Kayseri içinde de 40 babası ölmüş Ermeni erkek okuyordu. Talas’daki Amerikan misyonerlerinin asıl mezhebi Protestan olduğu için öğrencilerin çoğu protestandı.
Çocuklar için de Amerikalılar Talas'da bir okul açmışlardı.
Talas'a vardığımızda akşam oluyordu, Amerikalıların evlerinde banyo yaptık.
Yiyecek ve şarkılarla misafir edildik. Amerikalı ev sahipleri dindar olduklarından yemekte
şarap ve sigara içilmedi, Ev Avrupalı tarzda döşeliydi ve eşyaları Avrupa'dan getirtilmişti.
Ertesi günü sabahleyin Hristiyanlara ait bir çocuk evine (kreş) gittik. Burada bir
ders dinledik, öğleden sonra yatılı kız okulunu ziyaret ettik. Çok güzel ve sağlam binaları vardı. Binayı misyonerler bir mimar olmadan kendileri yaptırmışlardı. Güzel bir girişi ve dershaneleri vardı. Bu­yan ve erkek öğretmenler İçin ayrı odalar vardı. Ertesi sabah yine bu kız okuluna
gittik, ilk ders bütün talebelerle ortak yapılıyordu. Bu derste İncil’den Türkçe vaaz
veriliyor ve sabah ibadeti yapılıyordu. Daha sonra aynı derste Türkçe Hıristiyan ilâhileri söyleniyordu. Bu ibadetlerin müziğini genç bir Amerikalı bayan öğretmen çalıyordu.
Daha sonra bir Rum öğretmen son sınıf kız Öğrencilerine Eski Yunan Edebiyat tın’dan Türkçe olacak bir ders verdi. Diğer bir derste de Amerikalı bir hoca, öğretmen olmak üzere yetiştirilen on iki kız öğrenciye anatomi dersi verdi. Çok kibar ve cana yakın bir bayan olan bu öğretmen yirmi yıldır ömrünü bu misyoner öğretmenliğine vermişti. Daha sonra Kayseri'deki umumi mektebe gittik.
Orada geometri dersi dinledik. Ermeni ve Katolik kiliselerini ziyaret ettik.
Bu okullarda İngilizceden Önce, İngilizce yi kolay öğrensinler diye, Türkçe dilbilgisi kaideleri öğretiliyordu. Türkçe de Latin alfabesi öğretiliyordu.
1893 yılında Talan’da Amerikan Erkek Okulunda göreve başlayan Henry K.Wingate 1902'de yazdığı bir yazısında, okulun çok çabuk geliş­tiğini, ancak binanın çok küçük olduğunu ve yer darlığından birçok öğrenci başvurusunun geri çevrildiğini, yeterli bir binanın yapılabilmesi için 1000
dolar gerektiğini belirtmiştir. 1906 yılında Mr. Wingate tarafından okul binası yaptırılmaya bağlanmış; ancak Yukarı Talas'da yaptırılan bina için ulaşım vasıtalarının yetersizliğinden dışardan malzeme getirilememiş ve bu yüzden bina tamamen yerli malzemeler kullanılarak iki yılda tamamlanmıştır.Bu okulun programı başlangıçta yedi yıl olarak tespit edilmişti. İlk yıllarda Öğrencilerin hemen hemen tamamını Rum ve Ermeniler teşkil etmiştir. Okulun tüm binaları mahalli gayri Müslim zenginlerin yardımlarıyla yapılmıştır. Binalar dış görünüşüyle çok iyi olmakla beraber,
içyapısı itibarı ile tamamen misyonerlik ideallerine uygun bir şekildedir.
Talas’daki bu okullar diğer azınlık okullarına öğretmen yetiştirmekte olup, bu şekil eğitim
1914 senesine kadar devam etmiştir. 1914 senesinde bu okulun 100'ü yatılı, 30'u gündüzlü olmak üzere 130 öğrencisi bulunuyordu.
Kız mektebi binasının yetersizliği sebebi ile 1911 yılında yine Dr.K. Wingate tarafından yeni binalar yapılmıştır. Şimdi Erciyes Üniversitesi Sosyal Tesisleri olarak kullanılan bu binalarda azınlık
Öğrenciler için Bayan Öğretmenler yetiştirilmiştir. Bu kız mektebi İlk, orta ve lise kısımlarına sahipti. Buranın bir de hastane kısmı olup, 1900 yılında azınlık ve Müslüman 7739 hastaya bakılmıştır.
I.Dünya Savaşı yıllarında (1914–1918) bu binalar Türk hükümeti tarafından hastane olarak kullanılmıştır. Okullun öğretmen ve idarecileri ülkelerine düğmüşlerdir.
Savaştan sonra 1919–1923 yıllarında bu binalar yetimhane olarak kullanılmıştır. 1927'de Tarsus Koleji eski direktörü Mr. Paul Nil son Cumhuriyet hükümetinin müsaadesiyle Yukarı Talas'ın tepesindeki eski Amerikan erkek okulunun binalarında beş sınıflı bir orta hayat mektebi açmıştır. Maarif Vekâleti bu mektepte Türk çocuklarının da okumasını sağlayarak ticaret ve sanat kısımlarına fazla yer verilmesini istemiştir. Bu suretle bu mektep Türkiye de açılmış olan yabancı mekteplerin
en sonuncusu olmuştu ve Talas Amerikan Mektebi’’ unvanını  almıştır.
1935–1936 ders yılında beş senelik program dört seneye sıkıştırılmış ve iki senelik
sanat kursu açılmıştır. 1937'de köylere demirci yetiştirmek ve hem de Kayseri'deki fabrikalar-
için usta muavini hazırlamak üzere Maarif Vekâleti tarafından bu iki senelik kurs için elli
talebe verilmiş ve bu talebelerin ders araç ve gereçleri yiyecek, giyecek öğretim giderleri vekâletçe üstlenilmiştir. Ayrıca bir de Türkçe sanat öğretmeni tayin edilerek maaşı hükümetçe karşılamıştır. Öğrenciler Kayseri ve Yozgat vilayetleri köylerinden Maarif Vekâleti’nce seçilmiştir.
Bu kurslara Talas içinde de ilkokulu bitirenlerden pek çok öğrenci gündüzlü olarak katılmıştır.
Bu okulları bitiren Talas’lılar Kayseri'deki Hava ikmal Fabrikaları ile Ana Tamir Fabrikaları gibi askeri fabrikalarda görev almışlardır. Hatta bu kurslardan mezun olup fabrikalarda görev alan
Talaslı işçiler mükemmel olmasa da İngilizce bildiklerinden fabrikaların kurulmamda, Amerika'dan gelen malzemelerin montajının yapılmasında yararlılıklar göstermişlerdir.
Amerikalı ve diğer yabancı uzman personelle anlaşarak büyük hizmetler görmüşler, hepsi ustabaşı olmuşlardır. Bunlardan biri halen İngilizciyi unutmayan yeri geldikçe konuşan Mehmet Özsoy dur.
Askeri Hava İkmal Merkezi’nden emekli olmuş ve halen hayattadır.
Bu kursa katılan öğrencilerin her biri için devlet okula 75 TL ödeniştir.
Bu programlar 1939 yılına kadar devan etmiştir.                                                                                      1927 yılında Talas Amerikan Mektebi'ni yeniden açan Mr. Paol Nilson ilk yıllarında düşük maaş,
zor hayat şartlan vs gibi sebeplerle çok güçlük çekmişlerdir.
II. Dünya Harbi yıllarında okula yeterli sayıda öğretmen temin edilememiştir.
1952'de Nilson’lar Diyarbakır'a nakledilmişler ve yerlerine Scottlar idareci olarak atanmışlardır. Okulda normal derslerin dışında sosyal faaliyetlere de önem verilmiştir.
Bunlardan en İlginci Talas’ın güneybatısında bulunan Ali Dağı'nın Talas’a bakan yamacına
TC ve Roma rakamıyla Cumhuriyetin' kuruluş yıl döneminin yazılmasıdır.
TC harflerinin taşlarla yazılmasının hikâyesi şöyledir:1932 yılında bir gurup Talas
Amerikan Mektebi öğrencisi Ali Dağı’na tırmanmış ve taşlarla çok uzaklardan görülecek şekilde Talas'ı sembolize eden "T" harfi yazmışlar. İki yıl sonra "T" harfinin yanına Türkiye Cumhuriyeti’ni sembolize etmek için aynı büyüklükte bir de "C" harfi eklenmiştir. Cumhuriyet'in I938'de onbeş inci
yıldönümünde Roma rakamıyla "XV" ilâve edilmiştir. O tarihten sonra her yıl 29 Ekim'de bu yazı yenilenmeye başlamıştır. Bu gelenek okulun kapandığı 1968 yılına kadar devam etmiştir. Talas Amerikan Okulu'nun 1949 yılından 1968 yılında kapanışına kadar Türkçe öğretmenliği ve idarecilik, yapan emekli Kayseri Dedeman Ortaokulu Müdürü Mustafa Dülger oğlu (Pişkin)
Talas Amerikan Okulu ila ilgili anılarından şu anısını aktarmak istiyorum:
Yılını tam hatırlamıyorum, ama okul müdürü Mr. Scott’dan okulun yapında
çok büyük emeği geçen Mr. Wingate’nln oğlunun Amerika'da çok zengin bir iş
adamı olduğunu öğrendim. Okul maddi açıdan büyük zorluklar içindeydi. Okul
müdür Mr. Scott’a Wingate'nin oğluna bir mektup yazmayı teklif ettim.
Türkçe olarak duygulu bir mektup yazdım ve Mr. Scott bunu İngilizceye çevirdi.
Mektubumda babasının bu okulda çok büyük emeği olduğunu kendisininde çocukluğunun
Talas da geçmesi sebebiyle Talas’a gelmesine ve okulu ziyaret etmesini istedim.
Wingate’nin oğlu davetimi kabul edip Talas’a geldi. Okula yardım edeceğini umduğumuz için
çok seviniştik. Talas'da çocukluk günlerini yâd etti. Ne yemek istediğini sorduğumuzda mahalli yemeğiniz olan "yağlama" yemek istediğini, ayrıca 'bazlama"yı da çok özlediğini söyledi.
Birkaç gün sonra Winget'nin oğlunun davranışları değişti. Buna sebep okul kâtibinden
aldığı bir cevap olmuştu. Okul kâtibine okulda kaç Ermeni öğrenci olduğunu
sormuş ve "Üç dört tene var" cevabını almıştı. Çok zengin bir iş adamı olan
Wingate’nin oğlu dişe dokunur bir yardım yapmadan Talas'dan ayrıldı.
Gelişen Türkiye'ye ayak uydurabilmek için okula idareci, öğretmen temini ve yeterli
mali kaynak bulma gittikçe zorlaşmıştır ve 1960 yılında Scott'ların okuldan ayrılmasından sonra
yedi yıl içinde altı idareci görev yapmak zorunda kalmıştır.    1966 sonbaharında Board, eskiyen tesislerin tamir masrafları ve diğer mali yetersizlikler yüzünden okulun kapatılmasına karar vermiş ve Talas Amerikan Okulu 1967-1968öğretim yılı sonunda kapatılmıştır.Talas Amerikan Okulu Amerikalı misyonerlerin gizil anaçları ve azınlık çocuklarını okutmak için kurulmuş olmasına rağmen, bilhassa Cumhuriyet döneminden sonra kontrol altına alınarak başta Talas halkı olmak Üzere milletimize faydalı olmuş bir eğitim kurumundur.
Bu okulda okuyup ta şu anda Ülke yönetiminde ve ilim dünyasında görev yapan pek çok vatan evladı bulunmaktadır.Ayrıca bu okul Talas için önemli bir yer tutmuştur, ismi dünyaca tanınmış,
Talas halkı bu okuldan maddi, manevi istifade etmiş, insanları burada çalışmış, okula, bahçesinde yetiştirdiği Ürünleri, başta süt olmak Üzere çeşitli yiyecekleri satmış, birçoğu bu okulda okuma veya sanat öğrenme fırsatı bularak sanatkâr olmuş, rahatlıkla iş bulabilmiş, bir kısmı da daha da üst mevkilere yükselerek devlet idarelinde ve çeşitli eğitim kuramlarında görev almışlardır. Talas Amerikan Mektebi'nin 1968 yılında kapanmasından sonra okul binaları bos kalmıştır. Bir süre özel idare tarafından kullanıldıktan sonra Beden Terbiyeli Genel Müdürlüğü Kayseri Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü'nün spor ve kamp tesisleri olarak kullanılmaya başlamıştır. Kapalı spor salonu ve güzel binalarının dışında havanın çok güzel ve temiz olması, sakinliği, tabiat güzelliği açısından tam bir kamp yeridir. Bu sebeple milli müsabakalara hazırlanan sporcularımız bilhassa boks ve güreş milli takımlar kamplarını burada yaptıklarından radyo ve televizyondan Talas tesislerinden sık sık bahsedilmektedir. Bu okulun hemen altındaki kız okulu da kapandıktan sonra uzun süre yabancı uyruklu doktorların görev aldığı bir sağlık tesisi, hastane olarak kullanılmış ve 1967’ye kadar bölge halkına hizmet vermiştir. 1970'lerden sonra bir süre boş kalmış, bir sure Özel İdare'nin denetiminde
kaldıktan sonra Kayseri Erciyes üniversitesinin kurulmasıyla üniversiteye devredilmiştir.
Yeniden restore edilen binalar ve düzenlenen bahçe Üniversitenin sosyal tesisleri haline getirilmiştir                                                                                                                                      Bülten ATAÇ
Strateji Geliştirme ve Güvenlik Uzman.           
                                                                                                                             j